TÜBİTAK “1001- Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı” kapsamında 2020 yılı 1. döneminde Araştırma Destekleme Programları Başkanlığı (ARDEB)’e sunulan bin 964 proje önerisinden, bin 740’ı değerlendirmeye alındı. Yapılan değerlendirme sonucunda ise 213 proje önerisi destek almaya hak kazandı. Değerlendirme sürecinde projelerin konu edildiği 553 çevrimiçi panel düzenlenirken bu panellere; 181 farklı üniversitede görev yapan 2 bin 899 panelist ve 861 gözlemci panelist katıldı.
Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin Avcı’nın “Kudüs’te İmparatorluk Politikaları: Kamusal Mekân ve Toplumsal Kimlik (1871-1948)” proje önerisi ve Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Onur Tokgün’ün “Yaygın ve Sınırlı Evre Küçük Hücreli Akciğer Kanserlerinde Eksozomal RNA İçeriği İle Kanser Gelişimindeki Rollerinin Belirlenmesi” isimli proje önerisi desteklenmeye hak kazandı.
Prof. Dr. Avcı’nın Projesi; Kenti Yöneten İmparatorlukların Mekânsal Özelliklerinden Toplumsal Kimliğin İnşasına Bir Kenti Nasıl Etkilediğini “Kudüs” Özelinde Ele Alacak
1871 ile 1948 yılları arasında iki ayrı devlet tarafından yönetilmiş olan Kudüs kentini konu edinen bu projede, Osmanlı devletinin ve İngiltere’nin kente yansıttığı İmparatorluk normları ve politikalarının incelenmesi, bu politikaların kamusal mekânlardaki yansımalarının değerlendirilmesi, toplumsal kimliğin inşası, siyasi iktidar ile mekânın politik değeri arasındaki karşılıklı ilişkinin açıklanmasını hedefleniyor. İlk grupta dini değer ve işlevleriyle tanımlanan Harem-i Şerif, Ağlama Duvarı ve Kutsal Kabir Kilisesi’nin inceleneceği projede, ikinci grupta ise, ulaşım, ticaret, kültürel karşılaşma ve etkileşim açısından kentin gündelik yaşamında önem arz eden Yafa Kapısı, Millet Bahçesi ve Şam Kapısı yapıları ele alınacak. Projenin temel amacı hakkında Prof. Dr. Yasemin Avcı şunları kaydetti. “Söz konusu kamusal mekânların, Osmanlı yönetimi ve İngiliz Mandası döneminde nasıl yönetildiği, denetlendiğini ve biçimlendiğini ortaya koymak, bu mekânların çeşitli dini gruplar için anlamını, toplumsal kimliğin inşası sürecindeki değerini, aynı gruplar için ortaklık bilincinin oluşmasında ve/veya sosyal çatışmadaki yerini, bu süreçte devlet politikalarının belirleyici ve yönlendirici etkisini sorgulamaktır. Çalışmanın konusu tasviri ve aktarmacı değil, sentetik ve analitik (birleştirici ve çözümleyici) bir yaklaşımla ele alınacak, bunun için ‘siyasi iktidar’, ‘kamusal mekân’ ve ‘toplumsal kimlik’ kavramlarının kullanıldığı kuramsal yaklaşımlardan faydalanılarak teorik zemin oluşturulacaktır. Teorik zemini ve kavramsal formülasyonu oluşturmak için, özellikle Foucault ve Lefebvre’nin çalışmalarından yararlanacağız. Çalışmalarımız sırasında İstanbul, Londra ve Kudüs’te bulunan Osmanlı ve İngiliz devletlerine ait merkezi ve yerel yönetim organlarının arşiv kayıtlarını temel kaynak olarak kullanacağız. Projemiz, Osmanlı tarihi, Kudüs ve Ortadoğu tarihi alanında nitelikli akademisyen yetiştirme maksadını da taşıdığından dolayı Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı’nda eğitimlerini sürdürmekte olan Yunus Emre Akyol ve Mihriban Uçar adlı öğrencilerimiz de bursiyer olarak projemizde görev alacak”
Dr. Öğr. Üyesi Tokgün’ün Projesi ile Küçük Hücreli Akciğer Kanseri (KHAK), Türlerinin Tanı ve Tedavilerinde Yeni Stratejin Yolu Açılacak
PAÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Onur Tokgün’ün “Yaygın ve Sınırlı Evre Küçük Hücreli Akciğer Kanserlerinde Eksozomal RNA İçeriği İle Kanser Gelişimindeki Rollerinin Belirlenmesi” isimli proje önerisi, akciğer kanseri türleri arasında en agresif ve en hızlı yayılıma sahip olduğu bilinen, bu sebeple tanı ve tedavi yöntemleri bakımından da en zor kanser türlerinden biri olan küçük hücreli akciğer kanserlerinde, tanı ve tedavilerinde yeni stratejin geliştirilmesine olanak sağlayacak.
Proje önerisi ve yapacağı çalışma hakkında Dr. Öğr. Üyesi Onur Tokgün şunları söyledi: “Her yıl ortalama 163 bin ile Türkiye’de en çok görülen kanser türü olan ve ülkemizde görülme sıklığı açısından tüm kanser türleri arasında erkeklerde birinci, kadınlarda ise ikinci sırada yer alan akciğer kanseri, tadı tedavi yöntemleri alanında birçok bilimsel araştırmanın yapıldığı bir türdür. Küçük Hücreli Akciğer Kanseri (KHAK), akciğer kanseri alt türleri arasında en agresif alt türü olup tüm akciğer kanseri vakalarının yaklaşık olarak %15-20’ sini oluşturmaktadır. KHAK, akciğer kanserinin diğer alt türlerine kıyasla erken ve uzak metastaz ile karakterize olduğu için tedaviye yanıt oranı oldukça düşüktür. Bu özellikleri nedeniyle tam anlamıyla başarılı bir tedavi stratejisi henüz üretilememiştir. Eksozomlar, son yıllarda özellikle agresif fenotipe sahip tümörlerde önemli bir likit biyopsi materyali olarak önümüze çıkmaktadır. KHAK’ler genellikle nöroendokrin kökenli hücrelerden köken alması ve agresif fenotipe sahip olması nedeniyle eksozom salınımının yoğun olarak gözlendiği kanser türlerinden biridir. Bu bilgiler doğrultusunda, kabul edilen TÜBİTAK 1001 projemizin amaçlarından ilkini son dönemlerde önemli bir likit biyopsi materyali olarak tanımlanmış olan eksozomların ve eksozomal kargo içeriğinin farklı klinik seyir gösteren küçük hücreli akciğer kanseri hastalarındaki farklılığını tanımlamak olarak belirledik. Eksozomal kargo içeriğinin tanımlanması yeni nesil dizileme teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilecektir”
KHAK alanında özgün bir çalışma olan projeyi Dr. Öğr. Üyesi Onur Tokgün; hasta örnekleri, deney hayvanı çalışmaları ve hücre kültürünü kapsayan üç farklı aşamada gerçekleştirecek. Bu yıl Kimya alanında NOBEL ödülü alan CRISPR/Cas9 teknolojisinin kullanılacak olması ile de fark yaratacak olan çalışma ile KHAK türlerinin tanı tedavi yöntemlerinde yeni stratejilerin geliştirilmesinin önünü açacağına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Tokgün, “Çalışmamızın, amaçlarından ikincisi olarak ta projemizde oluşturacağımız in vivo deney hayvanı tümör modelinde bu yıl Kimya alanında NOBEL ödülü alan CRISPR/Cas9 teknolojisi kullanılarak eksozom salınımının baskılanması ve bu baskılanmanın kanser tedavisindeki olası kullanımını göstermeye yönelik deneyler gerçekleştirilecektir. Çalışmamız sonucunda, elde edeceğimiz veriler klinik seyir açısından farklılık gözlenen KHAK hastalarında eksozomal farklılıkların tanımlanması ve eksozom salınımının hedeflenmesinin KHAK’lerinde yeni bir tedavi stratejisi olarak kullanılabilmesi noktasında katkı sağlayacağını düşünmekteyiz” diye konuştu.
Rektör Vekili Kutluhan: “Üniversitemiz projeler ile bilimin ve ülkemizin gelişmesine katkı sağlamaya bugün olduğu gibi bundan sonra da devam edeceğine olan inancım tamdır.”
1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında proje önerileri kabul edilen Prof. Dr. Yasemin Avcı ve Dr. Öğr. Üyesi Onur Tokgün’ü tebrik eden Rektör Vekili Prof. Dr. Ahmet Kutluhan konuyla ilgili şunları dile getirdi: “Öğretim üyelerimizin bilimsel projelerinin yetkin değerlendirici bir heyet tarafından desteklenmeye layık görülmesi Üniversitemiz adına gerek proje sahipleri öğretim üyelerimizi gerekse bizleri son derece memnun etmektedir. Hazırlanan projelerin değer görülmesi, fikirlerini projeye dönüştürmek isteyen akademisyenlerimiz için de büyük bir motivasyon kaynağı olacaktır. Öğretim üyelerimizin bu özgün proje önerileri; sosyal bilimler alanında tarihe ve imparatorlukların kentler üzerine etkilerine ışık tutması, tıp alanında ise kanserli hücrelerin tanı tedavi yöntemlerinde yeniliklerin önünü açması bakımından son derece önemli çalışmalardır. Proje yürütücüsü akademisyenlerimiz başta olmak üzere projelerde emeği geçen herkesi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Üniversitemiz projeler ile bilimin ve ülkemizin gelişmesine katkı sağlamaya bugün olduğu gibi bundan sonra da devam edeceğine olan tamdır.”